28 Haziran 2007 Perşembe

Bir Istanbul klasiği...

Çarşamba akşam üzeri saatleri...Malum havada doğal bir fön durumu var... Birisi yukarıdan fön makinasını tutmuş üzerimize...41.5 derece olunca insanın içinden yürümek gelmiyor ama akşam yemeği sözüm var; yemeğe gitmeden önce Bebek'e giderken çok sevdiğim bir arkadaşımın cafesinde soğuk birşeyler içeyim dedim... Buzlu buzlu buzlu çilek içeceğimi sipariş etmek üzere cafenin rahat koltuklarının üzerine oturdum... ve sahili seyretmeye başladım..



Önümde eski bir beyaz Renault durdu. İçinden katıksız orijinal 4 adet erkeç (2 yaşını doldurmuş erkek keçilere verilen isim) çıktı... Hepsi önceden anlaşmış gibi aynı anda t-shirtlerini, arkasından pantalonlarını çıkarttılar...Çıkarttıklarını arabanın içine attılar... Araba uzaklaştığında, karşımdaki manzara karşısında kısa süreli şok yaşadım. Kısa süreli şok diyorum çünkü bu tip manzaralara hepimiz alışkınızdır da, dün gördüklerim daha evvel gördüklerime oranla daha bir değişikti... Bu katıksız 4 gencimizin ağızlarında birer sigara (yeni yakılmış), üzerlerinde muhtemelen Dyo plastik boya ile yapılmış tattooları (hepsinin de sağ kolunda), ayaklarında parmak arası terlik (bu detayda ölüyordum, garson yetişti) ve pantalonlarının altından çıkan palmiye ağaçlı, çiçekli böcekli uzun short mayolar (bu detayda da garson yanımdan ayrılmadı yine düşüp bayılırım falan diye)... Öyle bir yürüyorlarki; bir ara yanlarına gidip imza isteyesim geldi! Ocean's four ekibi gibi..(ama bu ekip trafik kazası gibi!)...kasıla kasıla yürüyorlar...Kendi mahallelerinde böyle yürüseler, bu sefer kömüşlerin (büyükbaş hayvanlardan büyük boynuzları olan sığır türüne verilen isim) göz bebekleri olurlar - Amanın...


Sıska bedenlerine bir iki kas sıkıştırılmış, esmer mi esmer gençlerin denize giresi gelmiş belli. Artık nereden geldiler bilemiyorum ama sanırsınız oscar töreninde kırmızı halıda yürüyorlar... Ocean's four ekibi ağızlarında sigara ile karşı kaldırıma, deniz kenarına geldiler; meğer orada ekibin diğer üyeleri varmış ama ben görememişim...Kaldırımda kömüşleniyorlar... Ekibin diğer üyeleri ayağa kalkınca gördüm...Tamam dedim içimden "Ocean's eleven" tamamlandı...


Aralarından biri etrafına şöyle bir baktı, ağzında hala sigara... Çiçekli böcekli mayoyu zınk!!!!! aşağıya indirdi... Ve beklediğim o görüntü karşımda belirdi. Beyaz don!!! Bu arada sigara hala ağzında...Ellerini yukarı doğrulttu.... Dikkat sigara hala tütüyor... Ve hoop denize... Aşağısını göremiyorum ama ayağa kalkıp baksam olmaz...Olsun birazdan o yukarı tırmanacak! Ekibin diğer üyeleri birbirleri ile şakalaşıyorlar... Biri birini itiyor "get lan" diye bağıra bağıra; diğer ikisi oradan geçmekte olan bir kıza doğru "hüüüüüppppppp" çekiyor, bir diğeri sokak köpeğini tutmuş sahibiymiş edasıyla orasını burasını seviyor; bir diğeri de, hiç kaçırmam, beni izliyor.... Olsun bende gözlük var nereye baktığımın önemi yok... Ekibin belli ki yaşça ufak başka bir üyesi ağacın arkasında durmuş (ama durduğu yer yola bakıyor) palmiye ağaçlı shortunu indirmeye başladı...Aha dedim; şimdi manzara tamamlanacak işte... Bunda da bakalım beyaz don mu var derken, a-ha...bir baktım yok! Hiçbirşey yok! Meğer beyaz donunu yanında getirmiş, orada ağacın arkasında! giyiyor... Sonra hepsi sırayla denize girdiler, izlemeye devam edeceğim ama arkadaşım geldi o sırada...Devamını izleyemedim. Önemli bir bölümünü kaçırdım maalesef...daha bunların denizden çıkışları vardı ya...


Güzelim İstanbul manzarasının içine ettiler diyeceğim ama, sıkıcı sıkıcı denizi izleyeceğime bu manzara ile daha iyi vakit geçirdim açıkçası...


hmmm... Acaba diyorum bu akşamda mı gitsem?

22 Haziran 2007 Cuma

5 günde 5 kilo!!!


1. Gün : 1 kilo patates

2. Gün : 1 kilo yoğurt

3. Gün : 1 kilo sebze

4. Gün : 1 kilo elma

5. Gün : 1 kilo ızgara et


5 günde 5 kilo!!!!!

Var mı başka tarifeleriniz????

21 Haziran 2007 Perşembe

Busy busy busy...


Döndüğümden beri yoğunum... İşler, içkiler, yemekler, düğünler!!! (aslında düğüne bizzat gitmedim ama bir düğün haberi vardı ki...evde oturmak istemedim) Ama kısa da olsa bir iki şey yazmak istedim...Tatilin tamamını anlatmam için sayfalar lazım, hadi sayfalar var, enerji lazım.. 10 gün boyunca dolu dolu geçen bir tatilin ardından, biraz dinlenirim belki dedim ama nafile... Her gece bir koşuşturma, hergün bir toplantı... Hiç şikayetçi değilim, ama karaciğerim... ah karaciğerim...Karaciğerime hiç iyi bakmıyorum...Gündüzleri bol bol kuru kayısı yemeye çalışıyorum ama akşamları 2 kadeh bile olsa içiyorum. Durum vahimleşti biraz :) Havalar da yardımcı olmuyor...Çok sıcak...Hafta sonunu nasıl atlatacağım bilemiyorum...


Bugün size bir kitap önereceğim ama tatilimle ilgili kısa da olsa bir-iki şey söylemeden edemeyeceğim...Bir insan 10 gün boyunca hep güler mi? Ben hep güldüm... Düşündüğüm, kitap okuduğum veya uyuduğum (pardon sızdığım) gecelerin dışında... Bir de kızdığım bir iki olay dışında...Bir iki sakat olay oldu havaya bağlı ama genelinde çok iyi geçti...Şahaneydi. Bitsin istemedim...


Ama insanın evi gibisi yok ya... Evimi çok özlemişim...Yatağımı, banyomu, salonumu, mutfağımı, bornozumu, buzdolabımı...kısaca herşeyini...



Neyse, sizlere okuduğum çok iyi bir kitaptan kısaca bahsetmek istiyorum, fırsat bulunca okuyun lütfen; "Like the Flowing River"... Paulo Coelho'nun köşe yazılarından ve yolculukları sırasında yazdığı kısa hikayelerinden derlenmiş olan Like the Flowing River'ını herkese, hepinize tavsiye ediyorum... Kısa bir kitap ama okuması uzun...Uzun çünkü her küçük hikayesinde duruyor düşünüyorsunuz... Hayata dair herşey ama herşeyle ilgili birşeyler yazmış...Ayıca yıllarca severek okuduğum yazar Paulo Coelho ile internet aracılığı ile olsa da tanışma ve konuşma fırsatını yakaladım, blog arkadaşlığı kurduk...daha doğrusu şimdi mailleşiyoruz... Blogunu ziyaret etmek isterseniz, bknz linklerime :)))...2-3 günde bir kısa yazı yazıyor...

17 Haziran 2007 Pazar

Döndüm...

Sabah 5den beri yoldaydık; dün akşam olmamız gereken Bodrum Marina'ya bu sabah 9'da vardık... Sert hava, büyük dalga, fırtına olayları... Neyse sağsalim döndük... Şimdi de Marina'da kahvaltı keyifi yapıyoruz... En kısa zamanda sizlerleyim...Hepinizi tek tek öpüyorum...