25 Aralık 2007 Salı

Mutlu tatiller millet!


Hey ya all! Hepinize mutlu seneler... 2008 sağlık, spor, huzur ve verim yılı olsun!!!

Geçen seneyi değerlendirmeye gerek yok. Dolu dolu geçti işte... Hem de ne dolu!!!

Önemli olan ilerisi... Sürprizlerle dolu bir sene olsun önümüzde ki yıl... Bunun içinde hayatta risk almaya devam! Ve yine her zaman ki gibi seneyi bitirirken şunu söylemek istiyorum :

"Her'şey'in daha iyisi vardır, ama unutmayın ki her 'şey'in daha kötüsü de var!!! Sahip olduklarımıza şükredip, risk almaya devam!!!

2008'de yeni yazılarla buluşmak üzere!


10-9-8-7-6-5-4-3-2-1
Mutlu Yıllaaaaaaaaaaar!!!!!!!!!!!

13 Aralık 2007 Perşembe

13 Aralık...Penguen Vito!

3 sene önce şöyle sormuştu: Yakınlarını vücudunda ki hangi organın yerine koyarsın?

Annem için beynim; babam için karaciğerim; kardeşim için ciğerlerim...

Vito'm için kalbim demiştim...
Değişen birşey yok. Kalbimde falan değil...Hala kalbim o benim...

My beautiful handsome boy; my strong man;

If Tears Could Build A Stairway
And Memories A Lane
I'd Walk Right Up To Heaven
And Bring You Home Again...

Rest in peace...

12 Aralık 2007 Çarşamba

Turkish baths...

Resim Ingres'ye ait; Jean Auguste Dominique Ingres, 1862'de tual üzerine yağlı boya ile yapılmış."Turkish Bath"...

Neo Classism'in fransız ustalarından... Lady Montague'nun bir arkadaşına yazdığı mektuplardan yola çıkarak, hiç görmediği hamamlar ve haremler hakkında inanılmaz detaylı tablolar yaparak oryantalist resme damgasını vuran fransız ressam. En önemli yapıtı ise "türk hamamı" adlı tablosu...Sanat tarihi okuduğum dönemlerde, aklımda kalan notlardan biride, hiç görmediği hamamları sadece mektuplardan yola çıkarak resmetmesi...Zaten, fotoğraf makinesi keşfedilene kadar yapılan bütün tablolar, bir de yakından görünce, insanın nefesinin kesilmesine neden olabiliyor. Mesela bir başka örnek daha hatırlıyorum, hayretler içinde kaldığım - fotoğraf makinesi yokken bir insan koşan bir atı nasıl çizebilir diye?

Nerden çıktı şimdi? Şöyle ki; hafta sonumu Anadolu Medeniyetleri Araştıma Merkezi'nde yapılan bir sempozyumda geçirdim. Dünyam açıldı. Çok eğlendim.

Anadolu Hamam Kültürü; Anadolu ve Anadolu Dışında Hamamların Gelişimi ; Bizans Çağında Hamamlar ; Hamam Kompleksleri ; Selçuklu ve Erken Osmalı Hamamları ; İstanbul’da Hamamlar; Hamam İşletmeciliği.... Konular çok zevkliydi. Ben bir "mahalle"nin, cami -konak - hamam üçlemesi ile mahalle olduğunu yeni öğrendim. Gusulhane'yi yeni duydum...Özel hamam elbiseleri varmış. Avrupa'da kadınlarla erkekler aynı hamam'ı paylaştıkları için, belli bir süre hamamlar kapatılmış. Hamaların mimarileri de bir o kadar enteresan. Sadece tavanlarında delikli pencereler var...Sıcak ve soğuk odalar, göbek taşları...Neler neler...
Bilmeyenler olabilir; benim asıl mesleğim sanat tarihçiliği ve arkaeoloji...Yakın çevrem Lara Croft diye dalga geçiyor, ama bu mesleği özlediğim açık.

Eski tarih'in ince detaylarına bayılıyorum... En çok güldüğüm az önce bahsettiğim "gusulhane"... - Yanlış da yazmış olabilirim. Aslında ilk ebeveyn banyo...Hane halkı çiftlerin ne zaman ilişkiye girdiklerini anlamasınlar diye, yatak odaların içine gusulhane inşa edilirmiş. Sonrasında temizlenmek için... Neler neler...

Tabii okudukça eski bilgilerim de aklıma gelmeye başladı...

Bir de devamlı okumaya başladım. Bir yandan Bizans tarihini yeniden okuyorum, bir yandan İngiltere tarihini...Oradan Osmanlı İmparatorluğu...Cuma akşamı bile - ki Cuma akşamları dışarılarda olmaktan keyif alırım - elimdeki kitabı bırakamadım - (Dostoyevski, Beyaz Geceler)... Şimdi de size tavsiye edeceğim Philippa Gregory'nin "The Other Boleyn Girl"...İki kız kardeşin aynı krala - Henry VIII'e aşık olması...Gerçek hikaye, hani İngiltere'nin en önemli kraliçesi Elizabeth I'in annesinin, babası yani kral Henry VIII tarafından kafasının uçurulmasının hikayesi...Muhakkak okuyun...

İki kız kardeş dedim de, bugün Yasmin'i Londra'ya yolcu ettim. Çok özleyeceğim. Kısa süreli gidiyor ama evimde, yukarıda onun olmamasını bilmek içimi burktu...Canım kardeşim seni çok seviyorum...Bol bol eğlenir!!!, sağlıkla dönersin :)))) - You know what I mean! I love you - A LOT... Desene yarın Vito'yu yalnız ziyaret edeceğim!!!

Yarın Vito'nun ölüm yıldönümü. 2 sene oldu ayrılalı...Yarın için yazımı, yarına saklıyorum...

Herkese mutluluklar...

2 Aralık 2007 Pazar

Kısaca...


Böyle yaptım, acaba doğru mu yaptım? Böyle dedim acaba doğru mu dedim? hmmmmm...... Baştan söylüyorum; evet doğru yaptın! İçgüdülere güven! Evetin evet, hayırın hayır olsun...


Hayat daha az karışık oluyor... Kararını ver, ve yola devam...Yanlış değil. Doğru olan bu, çünkü içgüdün bunu diyorsa, içindeki ses kararı verdiyse, yanlış yok! Herşeyin bir sebebi var, kararın doğruluğuna takılma, çünkü kararsızlığın 2-3 tane kötü arkadaşı var yanında taşıdığı : korku ve kendine güvensizlik! Bu da pek eğlenceli değil...
Çok ama çok karışık bir hafta beni bekliyor ve benim tamamiyle içgüdülerimi dinlemem gerek! Onlara güvenmem gerek!
Ralph Waldo Emerson'un bir sözü var (bir tane mi? :))
"Finish each day and be done with it. You have done what you could!"
Emerson demişken, bu arada bu hafta sonu, Contemporary Istanbul'a gittim. Sabah koşu, kahvaltı, kahve ve 11:00'da Lütfü Kırdar... Sanatçıları eleştirmem...Hoşuma giden çalışmalar da oldu, ama "işte bu bana hitap ediyor" dediğim bir tane çalışma bulamadım. 2 kere turladım her çalışmanın önünde, bazıların 4-5 kere... 3-4 sanatçı ile tanıştım, iyi vakit geçirdim. Ama bulamadım içimi kıpırdatacak birşey: bir tane dışında. Onu da sanatçının hayat hikayesini dinlediğimde hissettim...Çalışmalarını beğendim, evimde, hayatımda olmalarını isteyebileceğim çalışmalar... Kendime ait sebepler, hisler ve görüşler...

Sonuçta gezerken 'karışık' ve 'enteresan' duygularla gezdiğim fuar, iyi bir fuar, ama bana heyecan vermedi; nankörlük olmasın : tadı olan bir haftasonu geçmesine bir miktar yardımcı oldu...
Herkese mutlu haftalar...