29 Kasım 2008 Cumartesi

Günün konusu : Sadece gıda!!!


Hmmm... Pazar sabahı... Harika bir menemen ve şahane bir meyve suyundan sonra, blog yazım için masaya oturdum. Cidden öyle güzel bir meyve suyu içiyorum ki halen... 
Kiwi, elma, havuç, armut ve mandalina karışımı... Taze sıkılmış meyve suyunun sayısız yararlarının yanısıra, sigara bırakmaya da yardımcı olucu etkisi var... Neyse, hafta sonuna dönelim.. Cuma akşamı güzel bir akşam geçirdim. Daha doğrusu akşam üstünden başlayarak gece 12'ye kadar olan zaman diliminde (bitmek bilmeyen rezil bulantıyı saymazsak). Malum her gün, her akşam hep evdeyim. Nikah şahitleri hem bana zorluk olmasın hem de yeni bir tatdır diye Moda'da Cibalikapı Balıkçısı'nda yer ayırttılar. Cemil Moda'da yaşamazken bile sırf Koço'ya gelmek için, her fırsatta Moda'ya gelirdik. Bir de Ali Baba dondurmacısına tabii. Dondurmacı, bizim Arnavutköy'deki Girandola dondurmacısından sonra gözümden düşmüştü. Hemde ne düşme!!! Burayı şiddetle tavsiye ediyorum. Böyle dondurma yok İstanbul'da... Ve emin olun, tam bir dondurma delisinden geliyor bu tavsiye...Yolunuz Arnavutköy sahiline düşerse, sakkın ama sakın Girandola'ya uğramadan gitmeyin. Arnavutköy polis karakolunun yanında... Bahar Pastanesi'nin bitişiğinde. Mojitolu ve Portakal Campariyi muhakkak ama muhakkak deneyin. Çikolata bambaşka... Hele karamel... Ufff!!!
Nasıl Ali Baba dondurmacısının dondurması gözümden düştüyse, Cuma akşamı da Koço gözümden düştü. Akşam üzeri, uzuuuuun bir aradan sonra (yaklaşık 2 aydır sporun s'sine bile yaklaşmadım - yaklaşamadım maalesef), yarım saatlik bir yürüyüşün ardından eve gelip, üzerimi değiştirip, Cibalikapı Balıkçısı'na yemeğe gittik. Samimi, uğultusuz, iyi servisin yapıldığı bir ortamda lezzetli yemek yiyebildik. Bayağı da kalabalıktık. Sibel, Giray, Şebnem ve Ali'nin yanısıra, Büşra (doğru yazdım galiba) ve Kaan ile Atanur ile karısı Pınar vardı. Benim cola ya da su kaldırdığım bardaklara, rakılar eşlik etti ve Cuma akşamı yorgunluğuna rağmen herkesin keyfi yerindeydi. Bizim gibi herkesin ilk gelişiydi bu balıkçıya. Hepimiz de olumlu düşüncelerle restaurantı terk ettik. Ben tadamadım, ancak değişik meze (kuru domates sarması) ve yemeklerin/tatlıların yanı sıra, günün balıkları da eminim çok lezzetliydi. Özel durumda olduğumdan mıdır, sadece koskoca bir tabak söğüş karides ile bol yeşillikli salata yedim. Patlıcan salatasını taze esmer ekmekler eşliğinde sıyırdım. Üzerlerine de bol bol limon!!!- limon!!! Oturup 1-2 limonu yiyebilirim. Bulantılara iyi geliyor desem, bana iyi geliyor desem yeridir....Kavun ve peyaz peynirden de biraz tırtıkladım, ama bu yerin özel yemeklerini tadanlar çok iyi olduğunu söyledi, bilginize... Denemenizde yarar var. Sakin bir ortamda güzel bir balık yemek isterseniz, ya da değişik mezeler tatmak için, buraya gelmenizi tavsiye ederim. Sıcak hoş bir ortam...
Cibalikapı Balıkçısı - Moda


Cumartesi günü de, Cuma akşamının verdiği yorgunlukla evde oturarak geçirdim. :( Akşam üzeri 3'e kadar. :) Saat 3'de Cemil ile birlikte, annem, babam ve ablamında (hepsini de ne çok özlemişim, iyi oldu biraraya gelmemiz, en çok da Yasmin'i özlemişim!) davetli olduğu kayınvalideme, yağ mantısı yemeye gittik. Ama ne mantı! Bayağı ağır ama yerken hafif, löp löp gidiyor. Kendimi zor tuttum ve 5-6 adetten sonra salataya yumuldum. 
Sonrasında da, yoğurt... Yoğurt bu aralar en sevdiğim, onsuz bir günün geçmeyeceğine inandığım tek gıda. Reklam olmasın, ama yediğim tüm light yoğurtlar arasında, en çok Sütaş light'ı beğeniyorum. 
Hafif tatlı bir tad var içinde diğerlerinde olmayan. Sütaş kimin bir araştırayımda, ona göre yemeğe devam edeyim. Hatta şimdi bile ağzım sulandı. Hafif çırpılmış Sütaş light yoğurt, içine haşlanmış sebze- kabak ve havuç mesela! -  yummmmmmm.... Dün akşam da mantı sonrasında yedim. Kaynanam (hahahhaha bu kelime beni öldürecek bir gün) bana mango da verdi. En sevdiğim meyve... Bugün benim menü süper yani....

26 Kasım 2008 Çarşamba

Tipik bir günüm...

Zamanımın neredeyse tamamı evde. Neredeyse ne demek! Tamamı. Bir o koltuk benim, bir bu koltuk benim. Elimde sevgili dostum, bir tanecik pc'm 'mac'. Diğer elimde TV kumandası. Önümde ev ve cep telefonum. Arada değişiklik olsun diye mutfağa gidiyorum. Bugün kısır, kabak dolması, irmik helvası, havuçlu kek, zaytinyağlı ayşe kadın fasulye ve ev yapımı ekmek (zeytinli beyaz ekmek) yaptım. Helva eeehh işte... Kabak dolmasında da annemin tadı yok, idare ediyor. Ama diğerleri şahane... Çok sık lavaboyu ziyaret ediyorum. Günde en az 5 kere...Yatak odasına gitmiyorum bile. Çok uzak geliyor...Şaka şaka... Zaten bütün ev benim yatak odam gibi olmuş durumda diye... Diziler (Prison Break) izliyorum, kitap (Leonardo Da Vincinin hayatı) okuyorum, dedikoduları (just jared) takip ediyorum, blogları (sizler) okuyorum, msn'de annemle, ablamla, babamla ve arkadaşlarımla chat'leşiyorum... Hatta her sabah annem ve ablamla aynı anda msn'de chatleşmeye bayılıyorum. Beni çok güldürüyorlar... Özellikle ablam... Bu sabah kasıklarıma ağrı girdi gülmekten! (yok gerçekten gülmekten yoksa daha öyle gebelik ağrılarım yok)...Ama yanımdan ayrılmayan bişey var... BULANTI. Bitmiyor. EN kötü akşam 6'da başlıyor, gece 11'lere kadar sürüyor. EN kötü bulantı akşamları gelen. Sabahları gözümü açtığımda hafif hafif başlıyor hızını artırarak öğlene kadar sürüyor. Bazen tüm gün sürüyor bazen sabah ve akşamları. İçimden yemek yemek gelmiyor. Ama sıkıntıdan elime ne geçerse atıştırıyorum. Hareketsizlikten ve lodostan şiştim. Şikayet gibi oldu ama ben bütün bunların tadını sonuna kadar çıkarıyorum. Ohh ne güzel. Birisi bana geçen sene bu zamanlarda bu durumda olacağımı söylese, hayatta ama hayatta inanmazdım. O yüzden bu yaşadığım değişiklikleri kabul ettim ve tecrübe ediyor olmaktan keyif alıyorum. - ama itiraf edeyim bu bulantı olayı çok tatsızmış...

Gelişmeler ve resimlerle yeniden bir arada olmak üzere....

22 Kasım 2008 Cumartesi

Nereden başlasam...

Resmen  blogumu terk ettim. Onca zaman aradan sonra, dallanıp budaklanmadığına şaşırdım. Normaldir. İnsanların işi olduğu zaman, kendilerine daha çok zaman ayırabildiği bir gerçek. Ben de işe gittiğim zaman sabah haberlere ve maillerime göz attıktan sonra, bloguma girer, yorumları değerlendirir, diğer arkadaşlarımın bloglarına bakar yorumlar yapardım. Bunun en güzel taraflarından biride, yorum bırakmayanların bile hayatımdaki gelişmelerden haberdar olmaları idi. Annem, babam, ablam gibi...
 
Doğal olarak bu kadar zaman ara verince, insan nereden başlarım düşüncesiyle hiç yazmaya başlamak istemiyor. İnanın yaklaşık bir haftadır hemen her gün bir yazı yazmaya başladım. Hepsi de kayıtlar listesinde yayınlanmayı bekliyor. Hepsi de farklı konularda ve hepsi yaklaşık 3 satır. 

Neyse bu da bir başlangıçtır diyor, gelişmeleri aktarmaya devam edeceğim haberimi vermek istiyorum. Kaldığımız yerden hızlıca devam etmek gerekirse, en bomba gelişme, yaklaşık 2 aylık hamile olduğum haberi. Kolay bir dönem geçirmiyorum. Hareket etmeye, aktif bir hayatı olan ben, yaklaşık 1 aydır doktorun ve yakınlarımın isteğiyle, evden dışarı nadiren çıkıp, günboyu uyuyor, ve evet hep uyuyorum. Sadece bu. Diğer dünyayla tek bağlantım bilgisayarım. Arada, ama çok nadiren dışarı yemeğe gidiyorum. 
Ama o da evime yakın yerlerde. Yine Kasım ayı ve babamın doğum günü mesela. 14 Kasım'da Moda Deniz Klubüne gittik. Çok keyifli geçen bir akşamdı. Bir de dün akşam Cemil'in dayısının Istanbul'a yapmış olduğu 3 günlük ziyaretin şerefine Koço'da yemeğe gittik. 

Vücudumun dışındaki hayatla ilgili pek bir gelişme yok; ama sanırım vücudumun içinde inanılmaz değişiklikler yaşamaya başladım. En belirgini bitmek bilmeyen bulantılar...Bir de hiç üşümeyen ben, devamlı üşüyorum. Huysuz, sinirli veya huzursuz asla değilim. Aksine çok sakin ve bambaşka bir huzurla kaplıyım. Şimdi de, önümüzdeki haftalarda doktorumdan gelecek iyi haberleri bekliyorum. Umarım herşey iyi gidecek ve ben eski hayatıma tam anlamıyla olmasa da, kısmen geri dönebileceğim. Bu arada değişim demişken, çok eğlenceli bir site keşfettim. Fotoğrafınızı koyuyorsunuz, 1950 ile 2000 yılları arasında istediğiniz saç modelini kendinize uyguluyorsunuz.... İki örnek var aşağıda çok hoşuma gitti. 

Unutmadan : www. yearbookyourself.com

Ama sizleri arayı çok açmadan,  gelişmelerden haberdar etmeye devam edeceğim... En kısa zamanda görüşmek dileğiyle...Hem de çok kısa bir süre içinde....