Türk milleti gariptir her lafı kaldırmaz...
"İ.ne dersin kızar da, si..rsin aldırmaz!
Neyzen Tevfik'in, gece meyhaneden çıkıp evine dönerken, dar bir sokakta karşılaştığı bir başka sarhoş ile aralarında geçen bir diyaloğu var; bayıldım:
"Ben senin gibi ciğeri beş para etmez herife yol vermem!
Neyzen geri çekilir, yolu açar ve der:
"Ben veririm!"
Hepinize iyi haftalar...
23 Temmuz 2007 Pazartesi
16 Temmuz 2007 Pazartesi
Güzel Adam...
Kısa ve öz... Öyle bir dostum var ki...
Öyle değerli biri ki...Her geçen gün kıymetini daha iyi anlıyorum...
Öyle güzel bir adam ki bu adam...Her geçen gün onu daha çok seviyorum...
Vito'yu ayrı tutuyorum ama bu güzel adamın yerini de kimse dolduramayacak...
Sebepler, nedenler, nasıllar lazım değil... Benim için çok değerli bir insan bu güzel adam...
İyi ki varsın. İyi ki benim en yakın arkadaşımsın. İyi ki birbirimizi bulmuşuz...
Çağrı, hep hayatımda kal oldu mu?
13 Temmuz 2007 Cuma
Vito'yu çok özledim!
Sabahları uyanınca kuyruğunun yatağıma vurma sesini, yemeği pişerken salyalarını akıtmasını, yemeğini yiyince ağzını üstüme silmesini, horlamasını, osurup kendi kokusundan rahatsız olup köşe bucak kaçıp, evin içini vietnam'a çevirmesini, uyurken beni koltuktan itmesini, her pisliğini, her güzelliğini kısaca herşeyini ama herşeyini çok özledim...
1,5 sene oldu, eskisi kadar sık olmasada arada böyle geliyorlar bana... O biftek yanaklarını sıkıştırmayı, sinirlendirinceye kadar öpmeyi çok istedim bu sabah... Bana herşeyi öğreten bu adamı, oğlumu sevgiyle anıyorum...
7 Temmuz 2007 Cumartesi
Düğünler...
Cuma akşamı annemin ısrarı üzerine Cercle D'Orient'da düğüne gittim. Düğün sahipleri annemle babamın çok yakın arkadaşları... Tanışmalarına neden olmuş kişiler, annem ve babam için son derece anlamlı bir düğün... Bana gelince, damadı tanımam, gelini hayatımda duymadım... (ne işim var şimdi orada değil mi?) Ama Cuma akşamımı değerlendirmek için iyi bir fırsat gibi geldi...
İşte bu yüzden düğünleri sevmiyorum. İki insan birbirini seviyor, hayatlarını birleştirme kararı alıyorlar, ama tanımadıkları kişilere yemek, içki, nikah şekeri, havai fişeği, kısa metrajlı film, canlı müzik, çiçekli böcekli notlar, carrefoursa da 100 YTL ve üzeri alışveriş yapanlara % 10 indirim, Beymen Club hediye çeki, ailenizle beraber Bodrum İçmeler Gazozsaray tatil köyünde bir hafta tatil, uçuş milleri, bir alana biri bedava, dikiş kursu, nokia fck 12349876 cep telefonu gibi fırsatları sunuyorlar, sonra benim gibiler Cuma akşamı fırsatı adı altında gidiyor, bir de utanmadan a'dan z'ye herşeyi eleştiri yağmuruna tutuyor...Olmaz ki... Bu kadar da acımasız olunmaz ki...Bence olunur.
Hiç tanımayan biri olarak, en "özel" gecelerini paylaşan iki kişinin duygusal anlarını nasıl paylaşabilirim? Allah aşkına, "my first love" şarkısı çalarken ilk danslarını yapan iki kişiye, trene bakan inekler gibi bakan birinin orada işi ne? Bana çok komik ve anlamsız geliyor...İç yüzünü bilemem ama damat bey ve gelin hanıma da pek anlamlı geldiğini düşünmedim. Birbirlerine bile bakmıyorlardı. Başlasam bitiremeyeceğim. Dedim ya herşeyi ama en ufak detayları bile eleştirebilirim. Çalan müzikten, sunulan yemeğe, davetlilerin tavırlarından, nikah şekerlerine...Hele o çocukluk videoları...ahhh o videolar, sunumlar yok mu...Bir de politikacıların şahitliği...Off offf...Öldürüyor beni...İstisnasız her düğün için böyle düşündüm. Yurt içi ve yurt dışı düğünleri dahil...Kendi düğünümde dahil...Yuck!!!
Şimdi kimse beni düğününe çağırmayacak - am-man :) Ama elimde değil...Her düğünde böyleyim. Sevmiyorum düğün olayını. Duygusallığını, özelliğini en önemlisi anlamını yitiriyor ilişkinin...Zevksizlik abidesi gelinlikler için ayrı bir yazı yazmam gerekir...ay ay ayyyyy..........
Hayalimde mükemmel bir düğün hiç olmadı, bir hesap yapıyorum, ve onca harcanacak parayla çok daha verimli işler yapabileceğimi düşünüyorum...O yüzden benim için mükemmele en yakın düğünler, sadece çok yakınların bulunacağı, insanların içinden geldiği gibi davranabileceği, keyif alacağı küçük bir partilerdir herhalde...Ben bir kere daha evlenmeye karar verirsem; düğünümü kendi teknemde yapmak isterim mesela... Yakınlarımı alayım, kusana kadar eğleneyim isterim... Rahat olsun... Makara yapabileyim...İçten davrananlar yanımda olsun...Bol bol kahkaha atabileyim...
Tekne dedim de, bu arada yelkene başladım; son aşkım! Hiç bu kadar iyi hissettiğim bir yer aklıma gelmiyor, öyle özgürlük (zaten özgür hissediyorum), kendimi bulma (her farklı tecrübede insanın kenidnde farklı birini bulabileceğine inanıyorum), denizler ve ben (yalnızlığı da pek sevmem öyle) hisleri falan değil, tadı farklı geldi, çok keyif alıyorum, çok mutlu hissediyorum... Nedenini düşünüyorum, çözmeye çalışıyorum... Zaman geçtikçe, öğrendikçe fikirlerim değişecektir... Ama bugün gördüm ki; kontrolsüz bir ortamda (çünkü denizi, havayı, diğer tekneleri veya kendi kullandığın tekneyi kontrol edemiyorsun - bugün ki teknenin dümeni kırıldı da) herşeyi ama tüm bu bileşik faktörleri kontrol etme zorunluluğu ve sonunda edebilme... (daha çok erken benim için farkındayım-ha ha) Herşeyi kontrol altında tutma zorunluluğun var ve ben bundan son derece çok keyif alıyorum...hmmm belki de bu yüzden uçmayı sevmiyorumdur -hiçbir b*k kontrolümde değil diye...Düşünmem lazım değil mi?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)