Dün akşam kocaman bir salata yapıp yedim. Kapılardan zor sığma hissi içindeyim hala; "Zor" geçen bir gecenin ardından, bu sabah koşmak için uyandım. Koşarken, Boğaz'ın büyüsü ile dalmışım gitmişim düşüncelere...Kötü havalarda çok güzel olabiliyor. Başka bir güzellik görebiliyorsunuz karışık gri bulutların arasında. İşte bu havada koşarken insan ve yalnızlık düşüncelerine daldım gittim. İnsanlar yalnız doğuyor, yalnız yaşıyor ve yalnız ölüyor. Sevgi, aile ve dostluklarla yalnız olmadığımızın yanılgısı ile yaşıyoruz. Yanılgıda hiçbir kötülük yok. Utanılacak birşey de. Herkesin kalabalıkta yalnız hissetmesi muhakkak olmuştur. İşte aslında gerçek anlamda yalnız olduğumuz için...Aman düşüncelerim negatif değil, tam aksine insanın gerçek anlamda yalnız olduğu bilincinde olmasının aslında çok değerli bir yargı olduğunun öneminden ibare aslında...Ama insan yalnızlığı tercih etmemeli...
İnsan koşarken zamanı aslında tam anlamında kendine ayırıyor...Böyle düşüncelerde kafanızın kapısını çalıyor işte...
Sonra aklıma babam geldi. Onun doğumgünü yaklaşıyor. Ne almak lazım. Nasıl bir hediye onu mutlu eder diye... Daha zamanımızda var... Aslında karar verdik de, bloğumu okuyor diye sürprizi bozmayayım dedim. :)))Güzel birşey... Koşarken onun da planlarını yaptım...
Geçen günde yine koşarken aklıma başka birşey gelmişti, bu sefer de sinirli sinirli koşmuştum. Hemen paylaşayım:
Aylardır Migros'dan kurutulmuş yaban mersini alırım. Hafta da en az 4-5 kilo tüketiyorum. Benimle beraber annem ve ablamda en az 5'er kilo tüketiyorlar. Gide gele Migros'da kuruyemiş bölümünde çalışan adamcağız ile arkadaş olduk. Uzaktan beni gördüğünde hemen 1 kilo yaban mersinini paketler. Geçtiğimiz ayda satışların ne kadar arttığını konuştuk. Meğer haftada 4-5 kilo sattığı yaban mersini " 20-30 kiloyu bulmuş. Neyse, Migros'u tercih etmemin sebebi yaban mersininin fiyatıydı. Kilosu 23 YTL olan yaban mersini, Makro'da 33 YTL, bazı kuruyemişçilerde 30 - 35 YTL arası değişiyordu. 2 hafta evvel gittim, Migros'da kilosunu 34 YTL'ye çıkartmış. İsyan ettim. Niye Türkiye'de insanlar bu kadar fırsatçı diye. Satan mala zam yapılabilir de 11 YTL lik yani % 50lik artışın hiçbir açıklaması yok. Ben şimdi kalitesi 1 derece daha iyi olan Makrodan alıyorum. Şikayette de bulundum. Hiçbirşey çıkmayacağına eminim...Benim adamcağız ile de görüştüm, o da abarttılar biraz dedi. Biraz??? Enflasyonun tam net artış değerlerini bilmiyorum, ama % 50 olmadığına eminim. Daha da enteresan birşey söyleyeyim; Ataköy'deki Migros'da kilosu 21 YTL! Ne ki bu şimdi...
Bu düşünceyle de daha hızlı koşarken buldum kendimi. Sinirli sinirli... Fırsatçı değil kuralcı bir ülkede yaşamayı istediğim için isyankar isyankar koşmuşum...
Haftanın yarısını devirdik. Zaman ne çabuk geçiyor. Yine yurtdışı planları var, evet yine yeniden...Bu yıl bitmeden hatta bu ay sonu gelmeden hiç aklımda olmayan Amsterdam çıktı planlarımın parçası olarak! İşte böyle kısa süreli planlarda yapsak, hayat dediğin geçiyor gidiyor. İçinden sayısız sürprizler çıkıyor... Zaman içinde de iyi, kötü, kırgın, üzgün, telaşlı, meraklı, karışık, karmaşık hissetmekde çok normal. İnsan olmanın bir parçası...
Duyguları sayarken aklıma geldi. Geçtiğimiz hafta sonu Cuma akşamı, 18 yaşımdan beri arkadaşım olan Aylin ile birlikte yemeğe çıktık. Karışık duyguları yaşadım...
İnsanların değişimleri çok normal çok da güzel birşey de, alışmak zaman alıyor sadece... Bir de siz değişince, eski tanıdıkların aslında eski tanıdıkların olmuyor. Sadece eski dostunuzun düşman olmayacağınızı biliyorsunuz, senelerce uzak da kalsanız, dostunuz dostunuz olarak kalıyor...Aylin'de onlardan biridir. Türkiye'ye yeni dönüş yaptı Londra'dan. Cicim aylarında daha. Bebek'te Il Porto'da güzel salata ve balığımızı yerken o kadar çok konuştuk ki, sevimli garson bile yemekleri beğenmediğimizi düşündü. Hiç alakası yok, bir bilse... Ben son Londra maceralarımı hararetle anlatıyorum, o bana Hindistan yolculuğunu...Çok keyifli bir yemekten Ulus 29'a geçtik. Ne kadar sık gitsem de bıkmayacağım mekanlardan biri...Çok ama çok keyifli bir geceydi... Bol bol kahkaha, bol bol eski ve yeni anı paylaşımı, eski dostluğun verdiği rahatlık hissi...Kasılma hissinin olmayışı....Daha ne? Siz de değişseniz, onlarda değişse, yargılar farklılaşsa da eskiden temeli atılmış dostlukların temeli kolay kolay yıkılmıyor... Bence ara verilen dostluklar bakımsız kalan bir bahçe gibi...İçinde daha evvelden görmediğiniz sayısız güzelliği, değişik bitkileri, hiç dikmeyi düşünmediğiniz tohumların bitkileşmiş halini, değişimi görebiliyorsunuz...Ama bahçe aynı bahçe, toprak aynı toprak, alanı aynı alan... Bazen çalı çırpı, ot, bazende taaa yıllar önce ektiğiniz bitkilerin meyve vermiş halleri karşınızda oluyor... İnsan ister istemez, o bahçeye ektiği birşeylerin olduğunu düşünüyor. Belki meyve veren bir ağaç, belki dikenli bir gül! Kendinden bir parçayı rahatlıkla bulabiliyor ve belki de o yüzden eski dostluklar kolay kolay bozulmuyor....
Cumartesi olduğunda, annem ve ablamla beraber istinye Park'a gittik. İstinye Pazarı ile bütün butiklerin bir caddeye sıkıştırıldığı açık alan dışında farklı bir şey görmedim. Havalimanı gibi, çok büyük...Ama sırf İstinye Pazarını görmek için İstinye Park'a gidilir. Çok akıllıca bir mimari ve dahice kullanılmış ışıklandırma.... Butik caddesininde dünya da bir benzeri yoktur. Bütün butikler küçük ve derli toplu bir alanda toplanmış. Bu kadar markanın bu kadar küçük alandan olması sanırım dünyanın başka hiçbir yerinde yok. İnsanın içi açılıyor her 2 yerde de... Aha buradan/ sanal inceleyin!!!! Canım ablam sağolsun, onunla gittiğim her yer bir kat daha zevkli. Ablam Yasmin için ayrı bir yazı ayırmam lazım. Hayat arkadaşım benim...İyi ki o da gelmiş... Annemle bana kahve ısmarladı ama bize yakışan bir şekilde - kavga dövüş - çıktık İstinye park'tan. Yok öyle kötü değil, kardeşleri olanlar bilir, kavga dövüş derken içinde asla nefret içermeyen kısa süreli didişmeler...Ben şahsen ablamla didişince, acaip huzursuz olurum, son derece mutsuz olur ve hiçbirşeye konsantre olamam. Neyse bu çok ayrı bir konu...Bana yıllar evvel sormuşlardı; vücudunda bir organın ablan olsaydı hangisi olur diye; hiç düşünmeden cevap vermiştim, ciğerlerim diye...Anneme beynim, babama karaciğerim, Vito'cuğuma da kalbim demiştim... O zaman ki erkek arkadaşım içinde damarlarımdaki kan demiştim. O gitti ama, kalbim pompalamaya devam ediyor... Yeni kanlar için...
Cumartesi akşam olduğunda, güzel bir kalabalık ile Wanna'ya yemeğe gittik - gerçekten de güzel bir kalabalık ile... Masanın yarısı yabancı idi. Bir güzel içtik, yedik dans ettik...Görüşmekten hep keyif alacağım insanlar... Gece sonunda aslında tüm gecenin bütün keyfini ve sihirini bozacak durumlar yaşadıysamda, bugün için ben şimdilik sadece keyif aldığım zamanı kafama yerleştirmeyi seçiyorum. Biraz da 3 yanlış 1 doğruyu götürür cinsinden...
Pazar sabahı olduğunda ise, o güzel günün yarısını uyuyarak geçirdiğimi farkettim. Nasıl olduysa, ilk defa bu kadar geç saatlere kadar uyumuşum...Ama o günde evimin keyfini çıkarttım, ailemle birlikte...
Kalan haftanızın sürprizlerle geçmesi dileğiyle, unutmayın her bir nefes de aslında bir mucize...
10 yorum:
Verdacım..kalp pompalamaya devam..meraktayım..
İstinye Park bana fenalık getirtti..sevmiyorum compact yerleri..yürüyeceğim..ayaklarıma karasular inecek benim..
Amsterdam mı? Bende istiyorum
What a great gardener you've become.Proud of you.
Tanya, gelecem anlatmaya...Hazır mı içkilerim? Amsterdam a kesin gidelim. Gelsenize :) 23-25 Kasım? Konuşalım.
İstinye fena hakkaten, dediğim gibi pazarı güzel.
İsimsiz, well I had help - :)))
verdacığım,meraktayız diye diye 2 ay geçti hala buluşamadık farkındaysan!!
hadi. Ben derim ki önümüzdeki hafta Çarşamba akşamı dışında herhangi bir akşam...Siz yer ve saat söyleyin, gelmeyen, gelemeyen ...............dir.
Hadi!
amsterdam mı
ne keyif hadi iyi eğlenceler
yazılara devaam
Verda, hangi konuya yorum yazacağımı şaşırdım, aklımda kalan tek şeyse boğaz havası :)
Aslı boğazdan uzak mı kaldın yoksa? Şaka bi yana, bende yazarken amma çok şey yazdım ya diye düşünmedim değil...
Verda..implant nasıl gecti? Bu arada yazzz
WE WANT NEW STUFF....COME ON HON.
Yorum Gönder