31 Aralık 2008 Çarşamba

Happy Pink New Year!


Herkese mutlu yıllar!!!! 2008 yılı için sağlık, spor, huzur ve verim yılı olsun diye dilemiştim. 2009 yılı içinde yine önce sağlık, sonra huzur ve verim yılı olsun diye diliyorum. 2008 benim için çok güzel bir yıldı. Dolu dolu geçti...Hemde her ayı. Hele son 6 ayına bir sürü şey sıkıştırdım. Sayısız güzel yemeklerin, günlerin, düğünlerin, kısa tatillerin yanısıra, Rodos tatili, yelken yarışı, Küba tatili, Havana'da evlilik, Arnavutköy'den Moda'ya taşınma, bir bebek... Hemde kız bebek...

Dün doğumgünümde öğrendik... Çok erken olmasına rağmen, doktorum % 85 kız geliyor dedi. 10 gün içinde kesinleşecek. Amanın, ne hediye oldu bana... Bir kız! 

Buradan sevgili arkadaşlarıma duyurayım dedim. Tabii önce sağlıklı olsun. Sonra... Bakalım göreceğiz... Amanın! Amanın ki ne amanın!!! 

İşte böyle sürprizlerle dolu bir yıl oldu, önümüzdeki yıl da öyle olsun. Güzel sürprizlerle dolu dolu olsun... Ve yine her yılın sonunda olduğu gibi şunu söylemek istiyorum : 

Herşeyin daha iyisi vardır, ama unutmayın herşeyin daha kötüsü de var. Sahip olduklarımız herşey için şükredip, risk almaya devam!!!

2009'da yeni yazılarla görüşmek üzere!!!


22 Aralık 2008 Pazartesi

Kar

Lapa lapa kar yağsın istiyorum. 

Seneler evvel yağmıştı. Tam 4 gün işe gidememiştik. Şahane bir 4 gündü. Ben işten çıkıp eve kadar yürümek zorunda kalmıştım.
 
Ama ne maceraydı. 

Öğlen 2 gibi Maslak'taki binadan çıktım, Levent'te en sevdiğim arkadaşlarımdan Çağrı
 ile buluşup bir şişe kırmızı şarap alıp, Etiler'e kadar birlikte yürümüştük. 
Levent karlar altında bir başka güzel...Şiirsel kareler çıkardı, ama fotoğraf makinem yanımda yoktu maalesef. Aklıma kazımışım. Dün gibi hatırlıyorum o kareleri... 

O kadar şiddetli kar yağıyordu ki, yürümek inanılmaz zordu. Çağrı ile vedalaştıktan sonra, Etilerden Arnavutköy'e yürüyebilmem yaklaşık 2 saatimi almıştı. Tipiden sebep. Ve inanın yokuşun sonuna gelip - saatler yaklaşık 8'e gelirken - sahile indiğimde bizim köfteci Ali Babanın kahyası - 10 adımlık yol kalmasına rağmen -  beni eve kadar taşımıştı. Yürümeyi bırakın, ayakta duramıyordum... Ayaklarım donmuştu çünkü... Eve geldiğimde annem üfleye üfleye açtı ayaklarımı...

Ama olsun. Ben yine de şikayet etmedim hiç. Gece boyu canım Vito'mun kalorifer efekti olan ağzı, yanakları! kucağımda,  karı seyrettim pencereden. Sıcak bir çatı altında olduğuma şükrederek. Hiç durmak bilmeyen kar sonrasında 
sabah uyandığımda Vito ile rutin yürüyüşümüz bambaşka bir keyif vermişti. Hele eve dönüp işe gidilmeyeceğini öğrendiğimde..Ohhh... Deymeyin keyfime... Vito ile sokaklarda geçirdiğimiz zamanda ne bir araba vardı yollarda, ne de bir insan... 
Sadece biz ve karın o inanılmaz sesi - ya da sessizliği... 
Acaip bir duygu şu kar. Ve ben hem karı hem de yarattığı o huzur duygusunu çok seviyorum. Arkasından çamur, trafik, kaos getirsede... Çok ama çok seviyorum karı...

Metereoloji artık genelde doğruyu söylüyor ve dediklerine göre İstanbul'a ilk kar Çarşamba günü yağacakmış... Umuyorum doğrudur.  Çarşamba için 2 temennim: Şebnemin temiz raporları... Ve lapa lapa kar... Evde mahsur bırakan cinsinden...İri iri yağan cinsiden...Çünkü bu sene maalesef kayağa gidemeyeceğim ve karı doya doya yaşayamayacağım... 

19 Aralık 2008 Cuma

Hamilelik ve bir stil!

Hamileliğimin 3. ayını geride bıraktım. Bir terslik olmazsa eğer, 30 Aralık günü bebeğin cinsiyetini öğreneceğim. Heyecan dorukta. Bilmek istiyor muyum emin değilim. Çok da önemli değil çünkü, sağlık en önemlisi... İşin komik tarafı 30 Aralık benim doğum günüm. Bakalım doğum günü hediyem ne olacak? Kız mı? Erkek mi? Bu da işin eğlenceli kısmı...

Eğlenceli olmayan başka bir kısım var. Hani o rezil bulantılar geride kaldı gerçekten. Kendimi biraz daha iyi hissediyorum. Bugün de ikili test dedikleri test de olumlu çıktı. 
Ocak'taki üçlü teste kadar içimiz rahat. Ama hala bir takım riskler olduğu için 4. ayın sonuna kadar kesin istirahat söz konusu. Ama benim canımı sıkan başka bir konu var:
Hiç birşeye ama hiçbirşeye sığamıyorum. Dolabımın neredeyse tamamı hep small size. En  büyük beden 38. O da kapanmıyor. Çok sevdiğim jeanleri giymek hayal oldu bile. Karnım zaten kaşınıyor arada, bu da genişlediğim anlamına geliyor. Pijamalarım bile small. 2 tane bol dökümlü pijamam var. Devamlı onlar üstümde. Utanmasam 40 yılda bir  sokağa çıktığım zamanlar (doktora ya da kapı komşumuz balıkçıya) bile pijamalarımı giymek istiyorum.
Alışverişe çıkamadağıma göre, Cemilin dolabını biraz karıştırayım dedim. Ama ondan önce şöyle bir internete göz attım... Amanın neler var neler. İç çamaşırlarından özel tshirtlere... Konuyla ilgili bana yardımcı olabilecek biri var mı? Belki ablama, anneme rica ederim benim için bir - iki şey almalarını... Ama nereden? Ya da normal mağaza alışverişinde 2-3 beden büyük beden mi almalıyım? Ne kadar zormuş... Çok kilo almam diye düşünüyordum ama evde oturmaya mahkum olup, bütün gün mayışıp sadece yemek yediğinde nsan ister istemez kilo alıyor. Ben toplamda 4 kilo almışım. 54-55 kilo başladım; 59 kilolardayım. Amanın!!!! Terazide görmediğim rakamlar!!! Neyse normaldir de, şu kıyafet işi canımı sıkıyor. Giyimi rahat, ama çok da hamile hamile elbiseleri olmayan kıyafetler giymek istiyorum...En azından hamilelikten sonra da kullanabileceğim şeyler...O yüzden her türlü fikire açığım... Önerileriniz var mı? Bildiğiniz bir adres? Özellikle jean ve pantalon için...


Not: Yukarıdaki resimler Anne Geddes'in sitesinden alınmıştır. Bu kadının fotoğraf çalışmalarına bayılıyorum. Acaip tatlı resimler var. Arada sizde bir bakın. Çok eğlenceli!

5 Aralık 2008 Cuma

Kızartmalar gelsin!

Bugün Arnavutköy'e, annemlere yemeğe gittik. Canımcımlar benim için, sırf merdiven çıkmayayım, yorulmayayım diye, alt katta öyle güzel yemek hazırlamışlar ki...Ve yine ne kadar lezzetli yemekler, ne kadar güzel bir masa vardı...İnsanın devamlı gidesi gelir... Yine çok , çok keyifli bir akşam geçirdik hep beraber. Keyifle sohbet ettik, güldük...Benim için gecenin en ilginç yanı ise, dün içimden çilek yemek geçmişti -  bu mevsimde ne alaka ama canım çekti işte-ve annemde bunu hiç bilmeden bana çilek almış akşam için. Eve gelipte tezgahın üzerinde kiwilerle süslenmiş çilek tabağını görünce, tüylerim diken diken oldu. Annemle telepati olmuş aramızda sanki... Benim canımın çektiğini bilmeden, almak dürtüsü gelmiş... Bende bir güzel afiyetle hepsini yedim :) Ağzımın tadı değişsede, çilek hep lezzetli bir meyve...Ve benim ağız tadım o kadar değişmişki... Normalde bayıldığım tatlara dayanamıyorum... Mesela balık... Bu aralar yoğurtta yoğurtun yanı sıra, patatese takmış durumdayım. Patates olunca da fırında patates veya patates kızartması yenmez mi? Kızartmayı hayatımızdan ailecek çıkartalı seneler oldu. O kadar zararlı ki... Ama bu akşam yediğim kızartma bambaşkaydı...Hem de öyle bir kızartma ki... Tefal'in yeni çıkardığı Actifry ile yapılmış, sözde kızartılmış - ama görüntü ve tat aynı kızartma gibi... Herkese tavsiye ediyorum; hemen bugün yarın bende alacağım Tefal'in şu yeni actifry elektrikli tenceresini. Hakikatende ufacık bir kaşık yağ ile yaklaşık 1 kilo patates kızartması... Ve hakikatende çok lezzetli. Hemde çok hafif... Yemek öncesi atıştırmam için anneciğim bana hazırlamış. Bende 1 kilo!!! kadar atıştırdım. Başka kimselere fırsat vermeden... Ama değdi... Makine pek bir marifetli. Sadece patates değil, her türlü gıdayı kızartma (aslında kızartmadan kızartma tadı veriyor) yapabiliyorsunuz. Patlıcan, hamsi, istavrit, kabak... Ne isterseniz... Normal yemek bile yapılıyormuş. Tarifleri paketinin içinden çıkıyor. 
Unutmadan yazmak, sizlerle paylaşmak istedim. Biz test ettik, onayladık. 
'Mucize' tencereyi kendimde en kısa zamanda kullanıyor olma umuduyla....