4 Eylül 2010 Cumartesi

Maral ve Ayaye... Ve Maral ve biz.. ve MAral.. vs vs vs...






Çok kısa yazacağım... Çünkü artık Maral günde 1 kez uyuyor. Sabah kalkıp kahvaltıdan sonra biraz oyun, biraz hava alıyoruz, sonra öğle yemeğini yiyip yatıyoruz. Tabii ki o uyuyor ben kalan işlerimi yapıyorum ama çok yoruldum bu aralar. Evimize taşındık. Tuzlayı özledim biraz. Ama havalar havuza girmeye müsait değil Maral için, o zamanda Tuzla'da daha fazla kalmanın anlamı kalmadı. Ama bu aralar sıkıntıdayım. Yemek yemiyor. İyice katı gıdaya geçtik artık ve Maral kendi kendine yemek istiyor. Bende bıraktım kendi kendine... Artık ne yerse kendini nasıl doyurursa... Ama inanın hiçbir şey yemiyor aslında... Bakalım nereye kadar gidecek bu... Ne yapmalıyım hiçbir fikrim yok... Sıkıntılı işler anlayacağınız...

1 Eylül canım annemin doğum günüydü. Yine yaptı yapacağını ve Maral'ı düşünerekten, kesinlikle akşam yemeği istemiyorum dedi. Maral yorulur diye... Bizde öğleden sonra gittik ve bütün günü birlikte geçirdik... Canım annem sen ne düşüncelisin. Hep bizi düşünüyorsun.. Biraz da kendini düşün lütfen. Örnek ol bize yani... Önce kendini düşün ki, bizde önce kendimizi düşünmeyi öğrenelim... Ve lütfen hep var ol. Sağlıklı ol. Yanımızda ol. Seni çok seviyoruz. Ayayeeee!

Evet Maral anne demedi daha - daha doğrusu bana hitap etmedi anne diye... Ama anneme ayaye diyor... Annemi görünce başlıyor ayaye ayaye demeye... Babama dede, Cemile de baba diyor... Yasminin de yeni adı Abicin...Abicin abicin diye dolanıyor Yasmini görünce... Banyoya bıcıbıcı, yemeğe mama, çişe de çişşşşşşşşş.... Ama ne cümleler kuruyor ne cümleler duymak lazım... Hiçbirini anlamıyorum ama sanırım o bizleri gayet iyi anlıyor. En azından getir götürü gayet iyi biliyor. Biiiiiiy, iykiiiii, üüüüüüuuuuçççşşş... (yani bir iki ve üç) Evde çalışan kızımız var, adı Fati ama Maral ona Pati diyor. Attaya gidiyoruz diyorum, kapını önüne gidip aytta diye söyleniyor. Ya da eline herhangi bir çanta alsa da olur. Attaya gidiyoruz ya, hemen eline bir çanta kapıyor ve aytta diye söylenmeye başlıyor... Aç kelimesi bu kadar güzel söylenemez... Açiiiiii.... açıyorum demek - ya da ben öyle zannediyorum... Bittiye biytti.. Topa bol diyor... Sanırım ingilizcesini duydu ve öğrendi... Anlatmakla bitmez... Görmek lazım...

Ve umarım bu yemek sorununu da hallederiz yakında... Neyi nasıl yapacağım bana yardım edebilecek, fikir verebilecek birisi varsa lütfen hiç çekinmeyin derim. Her türlü öneriye açığım...

Bu arada resimlerin en sonuncusunda benim en yakın arkadaşım Maral da var. Yani Maralıma adını veren büyük Maral. NY'da yaşıyor, İstanbula senede bir gelir, muhakkak görüşürüz geldiğinde. Bu seferde Tuzla'da kaldı eşiyle beraber ama çok eğlendik, acaip çok güldüm. Sağolsun, iyi olsun.... Onu da çooook öpüyorum buradan...

1 yorum:

Tanya's dedi ki...

Kolluklarıyla yüzen yunusu yerim ben.

yemek meselesini dert etme..aclıktan ölmüyor hiç bir bebek..öğrenecektir ve ben eminim senin bu taktik benim de işime cok yarayacaktır.

Öpücük.