Pazartesi akşamımı ananemle geçirdim (anneanne diyemiyorum bir türlü)... Anane sen çok yaşa ya... Kadın 80 küsür yaşında, 90'a merdiven dayamış ama cin gibi...Üstelik kan kanseri ama haberi yok... Bayıldım dün onunla sohbet etmeye...Neler neler konuştuk...Keskin, yalın, doğrudan yaptığı yorumlar var öldürdü beni...
Ofisten çıkıp, trafiği aşıp garaja geldim. Arabamı park edip eve yürüdüm. Evime girdim. Eskiden kalma alışkanlık, hemen üstüme eşofmanlarımı geçirdim... Eskiden kalma alışkanlık diyorum çünkü Vito sağolsun, eve her geldiğimde uhu katkılı 'mis' kokulu salyalarını üstüme yapıştırırdı... Hatta düğüne gittiğim bir iki geceyi hatırlıyorum; yatağımın üstünde giymiştim gece elbiselerimi - yataktan ceylan edasıyla hoplayıp, zıplayıp kapıdan dışarı... Uzun atlama rekorları kırılmıştır tabii...Eve gelişte aynıydı, kapıya en yakın odaya yine ceylan edaları ile atlayıp zıplayıp, daha evvelden hazırlanmış "Vito kıyafetlerimi" ya da "Vito havlularını" üzerime geçirmeye dalardım... Feci durumlar feci... Herifte öyle bir salya vardı ki; doğru bir arıtma sistemi ile İstanbul'un bugünkü barajlarını doldurmaya yeterdi - şakam yok; adam heyecanlanmasın, değil İstanbul, Türkiye'nin su ihtiyacını karşılayabilirdi. Öyle feciydi...Herneyse...
Akşam evime geldiğimde, alışkanlıkla üzerime geçirdiğim eşofmanlarla buzdolabımın içini seyrederken, aklıma ananem geldi...Gündüz ofiste IT departmanındaki arkadaşlarım PC'me yaptıkları bir güzellik karşılığında zeytinyağlı dolma istediler...Yapmasını bilirim ama içimden gelmiyor... Aylardır yemek yapasım yok...Geçen ay bir 'arkadaşım' kendisine yemek yapmamı istedi - ama istediği ile kaldı... Hikayede dolmamda bir başka zamana... Ben de buzdolabının içine bakarken (dışarıdan gören birisi televizyonumu buzdolabıma koydum da onu seyrediyorum zanneder), dolma geldi aklıma - hemen ananemi düşündüm...Dolabımın içi boş değil, var bir güzellikler... Ama sigaramı, ehliyetimi, kimliğimi diet cola eşliğinde alıp, evden fırladım. Garaja yürüdüm, arabama atladığım gibi zeytinyağlı dolma merkezine... Ananeme...
Kadın yaşlı tamam ama onun için yemek çok önemli... Evde zeytinyağlı çeşidi değil, çeşitleri olmalı... En az 2 çeşitte tatlı...Hepsi ev yapımı olacak...Hakkaten de dün akşam baktım dolabına; zeytinyağlı dolma yoktu ama börek (kıymalı ve peynirli), pilav (bulgur ve beyaz) ayşe kadın fasulye, maydanozlu köfte, patates yemeği (bayılırım), semizotu yemeği (yum yum), zeytinyağlı bamya (yine canım çekti), neli olduğunu anlayamadığım bir çorba (mercimek olabilir emin değilim), havuç, lahana ve patates salataları...Hepsi de ya bir ya da iki kişilik... Öyle pişirip de 5-6 gün yemek yapmak zorunda kalmayayım mantığıyla pişirilmemiş... o gün tüketilecek; ki yarına yenileri başkaları pişirilecek... Bir de irmik helvası vardı (yapmayı ilk öğrendiğim yemek - küçükken çok severdim, Londra'da yalnız yaşarken öğrenmemin zorunlu olduğu yemek türüdür), hemen yanı başında aşure (hiç sevmem, hatta mümkünse bakmayayım)... Tokum ama 'mecburen' hepsinden yedim biraz biraz...Yemek düşkünü değilim, ben sohbetli yemek sevenlerdim ama 36 yaşıma geldim ... bu kadının evinde yemek yeme alışkanlıklarım değişiyor... Ne ki şimdi bu?
"Ne iyi ettin geldin dedi" Hakkatende de ne iyi ettim ki gitmişim ona...Bazen tüketir beni ama gitmek lazım. Bir gün hepimiz yaşlanacağız...Bizi de ziyaret etmelerini bekleyeceğiz birilerinin...Dedem öleli 10 seneyi geçti, çok yalnız kaldı ananem... Ama tercihi biraz da...Çalışanlarla geçinemez ananem - yanında olsunlar istemez, çalışanlar işlerini bitirirler ve akşam evlerine dönerler... Yalnız kalmayı sevmiyor anane ama kimseyi de istemiyor işte...
Ama bize bayılıyor, gözlerinden anlıyorum...Işıl ışıl oluyor beni görünce...Vito gibi...Gerçek sevgi işte bu dedirtiyor insana...Karşılıksız...Sadece seviyor beni. Çok önemli benim içinde, ananem beni karşılıksız seviyor... Ohh istediğim zaman, istediğim kadar şımarabiliyorum yanında...Onu ananem olduğu için değil, beni ben hissettirdiği için seviyorum... Azdır böyle sevgiler... Kıymetlidir... Değerini bilmek lazım...
Yemek faslından sonra işimi anlattım ilk - soruyor anlatıyorum ne yapayım; ben öyle 'aman kadın yaşlıdır üzmeyeyim şimdi onu' diyenlerden değilim, anlamaz mı o beni, ciğerimi biliyor; yaşadığım olumsuzluklar var işimde olumlu gelişmelerlerle birlikte anlattım hepsini birer birer; hemen aynen şöyle dedi : "Sen zayıfsın, doğru beslenmediğin için beynine kan gitmiyor. Bu yüzden salaksın! Yemek ye azıcık!" Muhtemelen doğru söylüyorda, öldüm orada... Şahane bir yorum dedim. Ananem herşeyi yemeğe bağlıyor; anane işlerim kötü, halledeceğim tabii, doğru olan bu; bunu yapacağım - kadından gelen yorum aynen şu : "zayıfsın, beynine kan tam gitmiyor, salaksın...yemek ye!" Anane diyorum; annemlerle aram biraz bozuk, babamla aram açık - "zayıfsın yemek ye biraz doğru düşünmeye başlarsın" - "o kadar kola içersen karaciğerin için çalışır vücudun, haliyle beynine yeteri kadar kan gitmez...salak olursun...Doğru beslen"...Konular ilişkilere geldi, yorumlar daha bir farklı boyut aldı, Tanrı'ya inanma konusuna geldi hararetli tartıştık, hayvanlara geldi; hikayeler eşliğinde yorumlar aldı başını gitti...
Ayrılırken söz verdim ona, 2 günlüğüne alacağım onu, bende kalacak... Zeytinyağlı dolma yapacak...Ve yine şahane yorumlarını dinleyeceğim...Sen çok yaşa anane....